Friday, March 30, 2007

HAVUÇLU KEK


Bu keki Çarşamba günü akşamı Deryalara (iş yerinden arkadaşım) giderken çayın yanında yeriz diye yapıp götürdüm. Keki fırına verdikten sonra Derya'nında kek yapma ihtimaline karşılık arayıp kek getireceğimi haber vereyim dedim ama ne yazık ki geç kalmışım. Aradığımda O da kek yapmaya başlamıştı. Neyse ki henüz sadece şeker ve yumurtasını çırpmıştı. Benimkinin havuçlu olduğunu duyunca O kekini brownieye çevirdi. Çok güzel olmuştu. En kısa zamanda yapıp bloga koymayı düşünüyorum.

Malzemeler
2 yumurta
1/2 su bardağı toz şeker
1/2 su bardağı çiçek yağı
1 orta boy havuç
1/2 çay bardağı dövülmüş ceviz
1 tatlı kaşığı tarçın
1/2 su bardağı + 1 yemek kaşığı un
1 tatlı kaşığı kabartma tozu

Yumurta ve şekeri iyice çırpın. Yağı ilave edip tekrar çırpın. Kabartma tozunu, tarçını ve unu ekleyin ve karıştırın. Rendelenmiş havuç ve dövülmüş cevizi katın. Hamuru margarinle yağladığınız kalıba boşaltın. Ben dikdörtgen kalıp kullandım. Yuvarlak kalıplar için ölçüleri arttırmak gerekebilir. Daha önceden 170 derecede ısınmış olan fırında pişirin.

Wednesday, March 28, 2007

HİNDİSTANCEVİZLİ KURABİYE


Son zamanlarda yeni bir şeyler pişiremedim. Üzerimde bir tembellik var. Pazartesi ve Çarşambaları pilatese gitmem de bunda etkili oldu. Spordan çıkıp eve gidince hiçbir şey yapacak halim kalmıyor. Ama kararlıyım bu hafta yeni şeyler deneyeceğim. Bu kurabiyeleri misafir geldiğinde annem yapıp getirmişti. Bu tarif annemden. Gerçi çoğu şeyi annemden ögreniyorum ama kendim yapıp öyle bloga koyuyorum.
Malzemeler
2 yumurta
250 gr margarin
6 yemek kaşığı şeker
10-11 kahve fincanı un
1 paket kabartma tozu
2 fişek hindistan cevizi (Fişekle uzun ince paketteki hindistan cevizlerini kastediyorum. İki küçük pakette diyebiliriz)
Margarini oda sıcaklığında bekletin. Malzemelerden 1 yumurtanın beyazını ve 1 hindistan cevizini ayırıp, kalan malzemeleri yumuşayan margarine ekleyip yoğurun. Hamura kurabiye şekli verip önce ayırdığınız yumurtanın akına sonra hindistan cevizine batırın. Yağlı kağıt serilmiş tepsiye dizip, önceden 180 derecede ısıtılmış fırında pişirin.

Friday, March 23, 2007

KEREVİZ SALATASI


Malzemeler
1 büyük kereviz
4-5 kaşık süzme yoğurt
1 kaşık mayonez
2-3 diş sarımsak
1/2 limon
2-3 salatalık turşusu
kırmızı biber
Sarımsakları dövüp, yoğurtla karıştırın. Kerevizi rendeleyin. Yarısını rendeledikten sonra üstüne 1/2 limonu sıkıp, kalan kısmı rendelemeye devam edin. (Limonu kerevizler sararmasın diye sıkıyoruz) Kerevizleri bekletmeden sarımsaklı yoğurda koyun ve karıştırın. Salatalık turşularını küp küp doğrayıp karışıma ilave edin. Üzerini kırmızı biberle süsleyip servis yapın.

Wednesday, March 21, 2007

ÇİĞKÖFTE PARTİSİ


Cumaertesi akşamı misafirlerimiz vardı. Yemekte çiğköfte olduğu için mezelere ağırlık verdim ve ana yemek yapmadım. Çiğköfte yapılması zahmetli olduğu ve pek sık yapılmadığı için doya doya yensin istedim.

Menüde çiğköfteye ek olarak,
Tarhana çorbası
Pırasa
Rus salatası
Tarator
Tavuklu salata
Pastırmalı börek (sıcak sıcak sofraya getirdiğim için sofra ilk kurulduğunda masada değildi, bu nedenle fotograflarda yer almıyor. Çok güzel oldu bir daha ki sefere fotoğrafını çekip mutlaka siteye koyacağım.)
Bisküvili pratik tatlı vardı.

Monday, March 19, 2007

ÇİN TAVUĞU

Malzemeler
2 kabak
2 havuç
2-3 yeşil biber
2 kırmızı biber
750 gr kuşbaşı doğranmış tavuk
3 yemek kaşığı soya sosu
2-3 yemek kaşığı zeytinyağ
1 diş sarımsak
kekik, kırmızı biber, karabiber

Sebzeleri ince ince doğrayın. Zeytinyağda kavurun. Sarımsakları ve tavuğu katarak biraz daha kavurun. Soya sosu ve sarımsakları ekleyip 5 dakika pişirin. Baharatları da ekleyin. Tavuklar pişince yemeğimiz hazır. (Soya sosu tuzlu olduğundan tuz koymamanızı tavsiye ederim.)

Friday, March 16, 2007

KAŞARLI PATATES

Geçen haftasonu İstanbul'a gittik. İki gün de işten izin alınca dört günlük keyifli bir kaçamak oldu bizim için. Eşim ve benim kuzenlerimiz İstanbul'da yaşıyor ve ne yazık ki çok sık görüşemiyoruz. Eşimin kuzeni Evrim Abla şu anda 6 aylık hamile. Biz bu mutlu haberi aldıktan sonra bile çok istememize rağmen bir türlü gidememiştik. Bu gidişimizle hem bebeği kutladık, hem kuzenlerle hasret giderdik, hem de İstanbul'u gezdik. Bir de havalar güzel olsaydı. Şansımıza hep kapalıydı hava.

Cumartesi günü kahvaltı için ben bu patatesleri yaptım. Bloga yazacak birikmiş tariflerim olmasına rağmen, belki haftasonu siz de denersiniz diye bu tarife öncelik vermek istedim.
Malzemeler
Patates
Kaşar
Tereyağ
Zeytinyağ
Tuz, kırmızı biber, karabiber
Patatesleri kızartmalık doğrayın. Teflon tavaya çok az zeytinyağ koyup, patatesleri de tavaya alın. Baharatları ekleyip karıştırın. Biraz su ilave edin. Ara ara karıştırarak ve gerektiğinde su ilave ederek pişirin. Patatesler pişince aralara küçük parçalara bölünmüş tereyağlar koyup, karıştırın. (Zeytinyağı daha fazla koyup tereyağ eklemeyebilirsiniz) Kaşarları dilimleyip, üzerine koyun. Kaşarlar eriyince ocaktan alın.

Thursday, March 15, 2007

KIRMIZI BİBER SARMASI




Malzemeler

6 kırmızı biber
1 kuru soğan
2 diş sarımsak
1/3 su bardağı çekirdekleri çıkartılmış siyah zeytin
2 sivri biber
1/4 su bardağı ezilmiş beyaz peynir
1/2 su bardağı ceviz
1 küçük demet maydonoz
kırmızı pul biber
3 çorba kaşığı zeytinyağ
2 çorba kaşığı sirke
2 çay kaşığı şeker

Kırmızı biberleri ikiye kesip temizleyin ve közleyin. Sıcakken poşetin içine koyun, 5 dakika bekletin ve soyun. Dilerseniz hazır közlenmiş biber de kullanabilirsiniz. Fırçayla üzerlerine zeytinyağ sürün.
Soğan ve sarımsağı küçük küçük kıyıp, 2 kaşık zeytinyağda kavurun. Ceviz ve maydonozu ekleyip, kavurmaya devam edin. Zeytin ve küçük küçük doğradığınız sivri biberleri de ekleyip, 1-2 dakika daha kavurun. Ocaktan indirin, kırmızı pul biber ve peyniri ekleyip karıştırın. Karışımı biberlerin üzerine koyun ve sarın.
Kalan 1 kaşık zeytinyağına sirke ve şekeri ekleyip biberlerin üzerine dökün.

Thursday, March 8, 2007

KADINLAR GÜNÜ KUTLAMASI


Az önce iş yerinde bu güzel sofrada Kadınlar Gününü kutladık. Fırsat bulunca hemen paylaşmak istedim.
İş yerinde bu tip organizasyonlar pek sık olmuyor. Hatta hiç bile diyebiliriz. Üstelik bu seferki çok şıktı. Peçeteler, mumlar, boncuklar... Tam kadınlar gününe yakışır bir sofra oldu.

KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN

Toprak öyle bitip tükenmez, /dağlar öyle uzakta,
sanki gidenler hiçbir zaman
hiçbir menzile erişemeyecekti.
Kağnılar yürüyordu yekpare meşaleden tekerlekleriyle
Ve onlar
ayın altında dönen ilk tekerlekti.
Ayın altında öküzler
başka ve çok küçük bir dünyadan gelmişler gibi
ufacık kısacıktılar
ve pırıltılar vardı hasta kırık boynuzlarında
ve ayakları altından akan
toprak,
toprak,
ve topraktı.
Gece aydınlık ve sıcak
ve kağnılarda tahta yataklarında
oyu mavi humbaralar çırılçıplaktı.
Ve kadınlar
birbirlerinden gizleyerek
bakıyorlardı ayın altında
geçmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine.
Ve kadınlar
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve kara sabana koşulan ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,
bizim kadınlarımız
şimdi ayın altında
kağnıların ve hartuçların peşinde
harman yerine kehriban başlı sap çeker gibi
aynı yürek ferahlığı,
aynı yorgun alışkanlık içindeydiler.
Ve onbeşlik şaraplenin çeliğinde
ince boyunlu çocuklar uyuyordu.
Ve ayın altında kağnılar
yürüyordu Akşehir üzerinden Afyon`a doğru.

Nazım Hikmet

Wednesday, March 7, 2007

TÜRK TELEKOM - BOLOGNA

Ufuk'un (kocacım) spor yorumlarını her zaman beğenmişimdir. Kocam diye söylemiyorum:) özellikle basketbol konusunda bence en az gazetedeki veya televizyondaki yorumcular kadar başarılı ve bilgili. Dün akşam maçı izlerken, Ufuk bir yandan da bana pozisyonlarla ve taktiklerle ilgili yorum yapıyordu. Benim de aklıma bu maçla ilgili yorumları blogda yayımlamak geldi.
İşte Ufuk'un yazısı...

Kaybetmenin Gururu

Dün akşam, arkadaşlarımızla birlikte Türk Telekom – Virtus Bologna maçındaydık. Bu sezon başından beri dikkatle takip ettiğimiz Telekom’ la ve dün akşamki maçla ilgili canım karım bir şeyler yazmamı istediğinde, hevesle oturdum bilgisayarımın başına.

Bu takım, 1995’te Koraç Kupası’nı kazanan Efes Pilsen’ den bile daha iyi. Bunu dün akşam Virtus Bologna karşısında, kaybetmesine rağmen, bir kez daha ispatladı. Gerçi o Efes, bu takımı (o dönem sponsorları gereği adları Team System Bologna idi) 1995’te çeyrek finalde Ufuk Sarıca’nın İpekçi Arena’da, 9/12 isabet oranı ile gönderdiği üçlük füzeleri ve toplamda kaydettiği 34 öldürücü sayı ile elemişti ve Sarıca o gün İtalyanları adeta boğazın derin sularına gömmüştü.

İlk üç çeyreği geride tamamlayan Bolognalılar ancak dördüncü çeyreğin sonuna doğru öne geçebildiler ve malesef maçı kazandılar. İlk üç çeyrekte Bolognalılar’ın başını döndüren guardlarımız dördüncü çeyrekte yorulunca gardımız da düştü tabii. O ana kadar maçta saklanan ve diri kalan eski NBA starlarından Travis Best için son noktayı koymak çok kolay oldu. 1995’teki gibi bir Sarıca kahramanlığına soyunan Dudley’in çabaları da ne yazık ki sonuçsuz kaldı. Ercüment Hoca belki son periyotta yorulduğu için oyun görüşü zayıflayan ve şutları bozulan Tutku’nun yerine, bu maçların havasını çokça yaşamış Alper’i oyuna alabilirdi. Alper, kendini tanımayan, tehlikenin farkında olmayan, rakibini birkaç ekstra şut ile cezalandırabilirdi diye düşünüyorum. Ama Ercüment Hoca’nın mutlaka bir bildiği vardır.

İtalya’nın en köklü basketbol kulübü olan Bologna karşısında maçı bu kadar süre önde götürmek (bu kazanmak kadar önemli bence), şu an kalburüstü Avrupa takımlarının bile beceremeyeceği bir şey. Sadece bu açıdan bakmak dahi Telekom’ u kutlamak için yeterli.

Peki şimdi ne olacak? Yarın Bologna’dayız. Rakip serbest atış yaparken sahaya inip potayı sallayabilecek kadar fanatik, aleyhte çalınan her düdükte hakemi etkileyebilecek kadar bilgili taraftarları (hakemi etkilemek bağırmak ve küfretmekle olmaz) olan bir takımın sahasına gidiyoruz. Artık gücümüzü biliyorlar. Bu maçı kaybedip tekrar Ankara’ya gelmek istemeyecekler, mutlaka önlemlerini alacaklar ve çok sert davranacaklardır. Ama Ercüment Hoca ve öğrencilerinin düşünmesi gereken bir şey var : eğer Telekom bu yıl her maçta olduğu gibi, basketbolun bir takım oyunu olduğunu ve ortaya çıkan bütünün parçalardan daha değerli olduğunu orada da gösterebilirse bu turu geçebiliriz ve eğer bu turu geçersek kupa Ankara’ya gelebilir.

Notlar

· Seyircileri tabiri yerinde ise “coşturmaya” çalışan sürekli “Haydi Ankaralı’ lar sesimizi bütün Avrupa duysun” diye bağıran kişiye : Avrupa’ya sesimizi bu şekilde duyuramayız.

· Sürekli alt – üst – yan – sağ – sol geçit yapan Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin değerli(!) yetkililerine : Başkente yakışan modern ve merkezi bir saha yapın ve bizi bu salondan kurtarın.

· Telekom taraftarına : Sahaya pet şişe atmak ve hakemleri İsrail’ li, Yunanistan’ lı ve Fransa’ lı oldukları için yuhalamak bize ekstra 10 sayı vermiyor.

· Telekom Yöneticilerine : Türk Telekom taraftarı yaratmak istiyorsanız çalışanlarınıza yüzlerce davetiye dağıtmayın. Bu davetiyeler yüzünden sizi daha bilinçli destekleyebilecek olan insanlar dışarıda kalıyor.

Tuesday, March 6, 2007

PİLATES



Dün pilatese başladım. Kurs, Pazartesi ve Çarşamba akşamları 18:30-19:30 arası Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi'ndeki yüzme havuzunun yanındaki egzersiz salonunda. Aslında ne zamandır gitmeyi istiyordum ama seansta boş yer yoktu. Dün telefon edip yer açıldığını söylediler ve apar topar başladım.
Beni cezbeden tarafıözellikle masa başı işi olanlara bu sporu tavsiye etmeleri ve son zamanlarda sırt ağrılarımın artması oldu.

Hiç terlemiyorsunuz, pek yorulmuyorsunuz da ama tüm kaslarınızın çalıştığını hissediyorsunuz. En zor tarafı topun üstünde durmaktı, epey zorlandım doğrusu, komik görüntüler ortaya çıktı. Zamanla alışacağım umarım.

İnternette araştırırken www.formdakal.com sitesinde buldum bu yazıyı. Bilgi olması açısından ekledim.

Yer egzersizlerini yoga unsurlarıyla birleştiren, gün geçtikçe popüler hale gelen bir spor Pilates. Bu spor sağlıklı, sakatlanmalara karşı güçlü bir vücut yaratmayı hedefler. Pilates yer “matwork” hareketleri ve plastik top gibi aletlerle yapılan hareketler olmak üzere yaklaşık 500 hareketten oluşan, tüm vücut için bir kondisyon programıdır. Bugün bir çok salonda 30-40 temel hareketin kullanıldığı programlar uygulanmaktadır.
Spora adını veren, Alman Joseph Pilates 1930larda bu egzersiz metodunu dünyaya tanıttı. Pilates, çocukluğunda bir çok hastalık geçirmiş. Vücudunu yattığı yerden güçlendirecek, direncini arttıracak hareketler keşfetmeye başlamıştır. Spor yöntemi olarak bu hareketleri 1. Dünya Savaşı sırasında sakatlanan ve hareketsiz kalan asketleri güçlendirmek ve rehabilite etmek için geliştirmiştir. Bugün bu yöntemin doğru nefes almaktan, doğru bel kemiği ve kalça hizalaması yapmaya, vücudun doğru pozisyonlarda durmasını sağlamaya kadar pek çok yararları olduğunu biliniyor.
Pilates egzersizlerinin amacı; karın ve sırt bölgelerini eşit oranda güçlendirip, vücudumuzun üst kısmında sağlam bir iskelet oluşturmaktır. Pilatese göre vücut merkezi, derindeki kaslarla bel kemiğine en yakın kaslardan oluşur. Klasik egzersizlerde zayıf kaslar zayıflama, güçlü kaslar güçlenme eğilimindedir. Bu da dengesiz adale yapısına, kronik bel ağrısı ve sakatlıklara yol açar. Pilates’te kas yapısı bir bütün haline getirilir. Kilo vermeseniz de ince görünürsünüz. Sakatlanmaları zorlaşır. Dayanıklılık artar, metabolizma hızlanır.
Her 10 kişiden 8'i, yaşamının bir döneminde, iskelet ve kas sistemi sorununun etkisi altında kalıyor. Omurganın düzgün kullanılmadığı, vücut dengesinin bozuk olduğu oturuş şekilleri, duruş bozuklukları, yanlış oturuş pozisyonlarında uzun süre kalınması ve tekrarlanan hareketler; kaslarda gerilme, yorgunluk ve stres giderek ağrılı kas spazmlarına yol açıyor. Sonucunda kişilerde sırt ve boyun ağrıları şikayetleri ortaya çıkıyor. Pilates egzersizleri omurganın daha sağlıklı, vücudun doğru pozisyonda duruş alışkanlığını kazanmasını sağlıyor. Pilates’in en önemli özelliği, tüm vücudu esneterek omurların arasını açmasıdır. Böylelikle vücutta zamanla meydana gelen yığılmaları yok etmektedir. Hatta omurların açılması nedeniyle 2 santimetreye kadar boyun uzaması bile mümkündür. Pilates düzenli yapıldığında duruş bozukluğu ve stresten kaynaklı sırt ve boyun ağrılarına çözüm olabilen bir egzersiz programıdır.

Monday, March 5, 2007

VİŞNELİ TATLI

Bu tatlıyı Deryalara gittiğimizde yemiştim. Derya o zaman yeni evlenmişti, biz de evine ilk kez hayırlı olsuna gitmiştik. Hepimiz tarifi aldık. Evlendikten sonra ben de gelen misafirlere bir kaç kez bu tatlıdan yaptım. Oldukça pratik bir tarif.

Malzemeler
4-4,5 su bardağı süt
1 su bardağı un
1,25 su bardağı şeker
125 gr margarin
1 paket vanilya
Vişne
Tart jöle

Unu margarinle kavurun. (Çok fazla kavurmayın. Eğer unlar çok sararırsa tatlının rengi de sarı oluyor.) Yavaş yavaş sütü ekleyin. Şekeri ve vanilyayı da ekleyip, pişirin. Islatılmış borcama döküp üzerini düzeltin ve vişnelerle süsleyin. (Ben dondurulmuş vişne kullandım. Vişneleri önceden dolaptan çıkarttıp, buzları eridikten sonra havlu kağıtla kurulayıp tatlının üzerine koydum. Kurulamazsanız suları dağılıyor ve görüntü pek hoş olmuyor. )
Arkasındaki tarife göre hazırladığınız tart jöleyi üzerine döküp, buzdolabında soğuttuktan sonra servis yapın.